İnternet kafede, önündeki kişilerin işlerini bitirmesini sabırsızlıkla bekliyordu. Onlar da üniversite sınavının sonuçlarını öğrenmeye çalışıyordu. Sınavı yapan kurumun internet sitesine o kadar çok yüklenme olmuştu ki site çökmüştü. Bir saatlik beklemenin ardından sistem normale dönmüş ve meraklı adaylar sonuçları öğrenmeye başlamıştı. Mahmut da bu bekleyişin sonucunda İstanbul’da iyi bir üniversite kazandığını öğrenmişti. Artık her şeyin daha iyi olacağı günlerin geldiğini düşünüyordu.
Oysa hayat beklediklerimize değil ödediğimiz bedellere göre tepki veriyordu.
Mahmut kayıt yaptırmak için İstanbul’a gitmişti. Bu onun İstanbul’a ilk gidişiydi. Hem kayıt yaptıracak hem de kalacağı yeri ayarlayacaktı. İstanbul’u gördüğünde ne kayıt ne de kalacak yer aklına geldi. İstanbul çok büyüktü. İnsan seli, araç seli, gürültü seli… Mahmut, seli ancak köyde çok yağmur yağdığında görmüştü. Ona göre sel yağmurla alakalı olmalıydı. Onun dışındaki herhangi bir şeyin sel haline dönüşmesi onu ürkütmüştü.
Bu koca şehirde okumasına okunurdu da nasıl yaşanacaktı? Bir yerden bir yere ancak arabayla gidilebiliyordu. Bir işini görmek için gittiğin yerde yemek de yemen gerekiyordu. Tuvalete gitsen ona da ücret ödemen gerekiyordu. Bunların her biri parayla olacak şeylerdi.
Üniversite okumanın hayaliyle geldiği İstanbul’da altından kalkamayacağı bir yükün altına girdiğini hissediyordu. Sadece kayıt yaptırdığı ve kalacak yurt aradığı bu kısacık zamanda yaşayacağı sorunları öngörebilmişti. Memlekette bu sorunların hiçbiri yoktu. Bir şekilde yaşanıyordu. Ama burada insanın bir kazancı olmadan okuyabilmesi mümkün değildi. Emekli babasının bu yükü karşılayacak gücü yoktu.
Neyse ki imdadına yetişen birileri vardı. Yakın akrabalarından biri Mahmut’un eğitim masraflarını karşılayacaktı. Mahmut’un eğitimine devam edebilmesi için bir can simidi gibiydi ama onu nasıl rahatlığa alıştıracağını kendi bile tahmin edememişti!
Mahmut sadece okula başlamamış aynı zamanda kabuğunu kırıp yeni bir hayata başlamıştı. Artık o köylü kafasını bir kenara bırakıp modern bir şehirli gibi, idealist bir üniversite öğrencisi olmalıydı. Ne de olsa herkesin yapamadığı bir başarı kazanmıştı.
Farklı olmanın zamanı gelmişti!
İlk yıl gidişatın habercisiydi. Derslerdeki kötü notlar bazı bursların iptal olmasına neden olmuştu. Bu bir işaretti ama Mahmut derslerden çok ders dışındaki aktivitelerle ilgilendiği için bu işareti görememişti. Siyasi fikirlere kafa yoruyor, yeni arkadaşlar ediniyor, yeni ortamlar oluşturmaya çalışıyordu.
Akrabasından gelen yardım da kesilmeyince diğer bursların olup olmamasına çok takılmıyordu. Arada bir ailesine para isteyerek kesilen bursların açığında kapatıyordu. Hayat bir şekilde akıyor. Bu akış Mahmut’un belirlediği yönde ilerliyordu. Mahmut halinden memnundu. Hayatında bir kere yaşayacağı süreci olabildiğince farklı yaşamak istiyordu.
Yaşadığı hayatın yoğunluğunda üretimin olmadığı, sadece heveslerinin peşinde ve sadece tüketimle geçen süreç hızlı akıyordu. Yıllar birbirinin peşi sıra kovalamış ve sınırlı zamandaki okul hayatı son senesine gelmişti. Üniversite hayatının dördüncü yılında geçemediği birçok ders vardı.
Okula başladığı zamanki fikirleri içinde bulunduğu durumu kurtarmayacaktı. Biriktirdikleri bir toplama ulaşmıyordu. Hal böyle olunca başını iki elinin arasına alıp düşünmenin vaktinin geldiğini anladı.
Hayat, tüketerek insanı bir yere vardırmıyordu. Olsa olsa geriye götürüyordu.
Mahmut’ta bu dört yılda biraz kibir, biraz tembellik, oldukça rahatlık biriktirmişti. Dört yıllık opsiyon sona ermişti. Artık hayat karşılığını istiyordu.
Mahmut’u besleyen kaynağın kesilmemesi nedeniyle tüketimleri azalmamıştı. Rahat yaşıyor ve hayatın gerçekleri ile henüz yüzleşmemişti. Ama artık o gerçekler tam karşısındaydı. Ya dört yıl önce gördüğü manzarayı yeniden tanımlayıp yoluna devam edecek ya da çok istediği bu macera, hiç istemediği bir sonuçla bitecekti.
Peki, Mahmut bundan sonra ne yapacaktı? İmkânlarını kullanmaya devam edip dört yılda yaşadıklarını yaşamaya devam mı edecekti yoksa bu hazır kaynaklardan kendini mahrum edip kendine yeni bir yol mu çizecekti?
“İnsan bu hayatta ya sahip olacaklarının bedelini öder ya da hatalarının bedelini öder.”
Hatalarımızın bedelini ödemek istemiyorsak, istediğimiz sonuçların sebeplerine bedel ödemeliyiz.
0 Yorumlar