Ömer düzenli, programlı, çalışmayı seven, insanları kırmamaya dikkat eden, her zaman çevresindekilere faydalı şeyler anlatmaya çalışan biriydi. Çalıştığı mağazanın sahibi işi bırakma kararı verdi. Mağazayı Ömer’e bırakmayı teklif etti. Ömer bu işin altından kalkıp kalkamayacağını kestiremiyordu. Ticaret yapmak ona zor gelse de arkadaşının da desteğiyle bu işe atılmaya karar verdiler.
Arkadaşlar ortak iş yapma kararı aldılar. Arkadaşı da Ömer'in tam tersi risk almayı seven daha düzensiz ve plansız birisiydi. Ama iş çözmede de marifetli olduğu için birbirlerini çok iyi tamamlıyorlardı. Aradan belli bir zaman geçtikten sonra yollarını ayırmaya karar verdiler.
Yalnız kalan Ömer hem kendisine destek olması hem de bir iş tutması için kardeşini çağırdı. Kardeşinin yapısı da ortağının özelliklerine benziyordu. Kardeşi keyfine ve isteklerine karşı aşırı para harcamayı severdi. Bunun içinde devamlı borçlanan biriydi. Gerektiği zaman çalışan ama kendini geliştirmeyen yapısı vardı. Ama bir o kadar da konuşkan müşterilerle arası iyi olan birisiydi. Zaman ilerledikçe kardeşiyle ilgili problemler meydana çıkmaya başladı. Kardeşi keyfine düşkün, harcamayı seven biri olduğu için gelirleri, giderlerini karşılayamıyordu.
Bu nedenle de Ömer her ona destek olduğunda sanki hayat onlara bir mesaj veriyordu. Kardeşinin de giderleri de günden güne artıyordu. Kardeşinin maaşına zam yaptığında ev sahibi de kirasını zam yapıyor ve kardeşinin her defasında aldığı para yetmiyor ve geçim sıkıntısı yaşıyordu. Bir tanıdığının vesilesi ile katıldığı bir seminerde; “Yakın arkadaş, kardeş, eş ile iş yapan insan mutlaka problem yaşıyor.” diye bir cümle duymuştu. İlk başlarda insanın kardeşi veya arkadaşı ile iş yapmasının ne gibi kötü yönleri olabilir ki diye düşünmüştü. Ama ne yazık ki yine bir kez daha hayatı yaşayarak ve deneyimleyerek öğrenecekti.
Aslında insanın en büyük sorunu budur. Hayatı hep yaşayarak öğrenmeye çalışırız. Ama bizden önce hemen hemen her şey deneyimlenmiş. İnsana sadece başkalarının hayatlarını gözlemleyerek ders çıkarmak kalıyor. İnsan ne yazık ki de bu ikramı geri çeviriyor.
Ömer bu seminerde öğrendiği bilgilerin kıymetini bir kez daha anladı. “Yaşayarak öğrenmek ne kadar zormuş, hem de zaman kaybetmekmiş” dedi. İlimle öğrenmenin ve o olayı yaşamadan öngörebilmenin kıymetini yeniden anlıyordu.
Aradan biraz zaman geçti ve hayat onların toparlanması için büyük bir baskı verdi. İşleri bozulmaya başladı. Kardeşinin ev kirası bu sefer verdiğinin üç katına çıkmıştı. Kardeşi Ömer'den tekrar yüklü bir maaş istedi ve “bu parayı bana vermezsen işten ayrılmak zorundayım” dedi. Ömer kardeşine aslında kıyamıyordu. Kendini zorlasa ona bu maaşı verebilirdi. Ama kardeşinin gelişmesi için bir karar vermek zorunda kalmıştı. Ya kendi rahatlığı düşünüp, kendi ihtiyaçlarını giderip kardeşini yanında tutacaktı; ya da her türlü zorluğa katlanıp hayatının en zor kararlarından birini verecekti. Çünkü kardeşi ile uzun zaman beraber çalışmanın kolaylığı ama bir o kadar da zorlaşan hayatları karşısında duruyordu.
Hayat aslında bir yokuş gibidir. İnsan hani bir yere bakmak ister, uzakları görmek ister ama hayat insana “ileriyi görmek istiyorsan en yüksek yerlere çıkıp bakmalısın. Ama dik yokuşları çıkmayı göze alabilecek misin?” der. Sarp yokuş da böyle bir yokuş aslında, çıkması zor, dik yokuşlar. İnsan o yokuşa çıkmak için gecesini gündüzünü belki de çoğu şeyini feda etmek zorundadır. Yoksa en ilerisini görüp nasıl hareket edeceğini bilmesi zorlaşır. Ama o zor olan yokuşları çıktığında İyi ki bu yokuşlara çıkmışım der yoksa en tepeye çıkmadan ilerisi ve arkasındaki güzellikler nasıl görülebilir.
Ömer şimdi bir karar almak zorundaydı. Karşısında her zamankinden daha zor bir yokuş çıkmıştı. Ama aldığı ilimden dolayı ileriyi görüp kardeşi ve kendisinin iyi bir hayat yaşamasını istiyorsa bu sarp yokuşu aşmalıydı. Kararını aldı ve net bir duruş sergiledi. Kardeşine, “sana bu maaşı veremem” dedi ama bunu söylemek zordu. Çünkü bunu söylemek demek kendisinin hayatını belli bir süreliğine çok zora sokacaktı. Ama kardeşi için bu kararı vermek zorundaydı. Kendisini zorlasa kardeşinin istediği maaşı verebileceği durumdaydı. Ama fazla maaş vermenin kardeşinin problemini çözemeyeceğini anladı. Kardeşi onun hayatında birçok anlamda kolaylaştırıyordu, kendisinin de keyfi yerindeydi. Mağazaya istediği zaman gidebiliyordu. O olmadan da mağaza yönetiliyordu. Tekrar eleman bulmak, yoğun zamanlarda hareket etmek Ömer için zor sürecin başlangıcıydı. Ama aldığı kararın karşılığı bundan çok daha fazlası olacağını biliyordu.
İnsan bazen kendisinin çok ihtiyacı olmasına rağmen başkasının ihtiyacını gidermeli ki hayatta bizim karşımıza zorlandığımız zamanlarda o desteğini çıkarsın. Bugün bizim ihtiyacımız vardır ama yine de karşımızdakinin iyi olması için kendimizden feda edip bazı şeyleri veririz. Yarın da karşımızdaki iyi olduğunda bizim iyi olmamız için bize destek olabilir.
Ömer'in kardeşi işten çıktı. Biraz zaman geçtikten sonra ikisinin de hayatı iyi anlamda düzelmeye başladı. Kardeşi daha iyi oldu ve gelir gider dengesini ayarlamaya başladı. Hayata karşı bedel ödeyerek daha da güçlenmeye başladı. Ömer'in o çıkmakta zorlandığı sarp yokuşun arkasında görünmeyen çok güzellikler vardı.
Ömer, “iyi ki o sarp yokuşu aşabilmişim” dedi yoksa o tepenin arkasındaki güzellikleri nasıl görecekti.
0 Yorumlar