Bir Yaz Klasiği…

Mezun olduktan sonrasını pek iyi planlamamıştı. Aslında öncesinde de “Ne de olsa hallederim.” diye düşünüyordu. Sınıf arkadaşları da dâhil herkes Arda’nın başarılı olacağından emindi. Mezun olmadan önce sınava girmişti. Aldığı puan da yeterli gibiydi. Sonrasında ise işin aslının öyle olmadığını anladı. Diğer taraftan ailesinden “İşe gir!” baskılarını yoğun şekilde hissediyordu. Farklı bir şehirde okumasına rağmen her yaz memleketine gelir ve şehrin en bilindik lokantasında çalışırdı. Bu hayat okulundaki serüveni çok daha öncesinden başlamıştı Arda’nın. Her yaz mutlaka ama mutlaka bir işte bulurdu kendini. Daha ilkokulda hastane önünde işportacı olarak başlamıştı. Su satıyordu yazın o sıcak günlerinde. Arkadaşları düşük not getirmediği için tatile giderdi. O ise takdir getirmesine rağmen bu işi yapıyordu. Bir sonraki yaz ise bambaşka bir sektörde buldu kendini. Babasının tanıdığı elektronikçi Ekrem ağabeyin dükkanında çıraklık yapmaya başladı. Dükkanda bulundu desek de yanlış olmazdı. Hiç sevmezdi elektrik elektronik işlerini. Çünkü babası her pazar günü zaten bir şeyleri kurcalardı. O günü zehir ederdi. O ise tabir-i caizse “babasının gerçekleştiremediği hayalini” yaşıyordu. Ama ne hayal…

Yıllar birbirini izledi. Artık yazların gelmesini istemiyordu Arda. Hem sıcaktı hem de çalışmak zorunda kalacağını bildiği için… Başlangıçta utanıp sıkılıyordu. Ancak zamanla üstündeki o utangaçlığı attı. Liseye geçtiğinde ise o meşhur lokantada buldu kendini. Yazları oraya gider, Hüseyin ağabeyin yanında çalışırdı. İğne atsan yere düşmez bir yoğunluğu olurdu. Bulaşıkla başladı, arada servise geçti. Sabahları genel temizlik vardı. Buna rögarı temizlemek de dahildi. Her sabah olmasa da, bunu yapmak ona ağır gelirdi. Ya onu tanıyan biri gelseydi? Utancından yerin dibine girecekti. En azından böyle düşünüyordu. Tüm bunlara rağmen Hüseyin ağabey ile olan muhabbetlerini severdi. Buradaki tecrübesini, sonraları hayatının dönüm noktalarından biri olarak değerlendirecekti. 

Üniversiteden sonraki birkaç yaz, hiç istemese de lokanta serüveni devam etti. Bir defasında o gücü kendinde buldu ve artık dayanamayıp söyledi. “Hüseyin ağabey! Ben artık çalışmak istemiyorum.” Onu üzmek istemiyordu ancak sonunda ona hayır demeyi başarmıştı. Mezuniyetten sonra üniversitede kalma hayali vardı Arda’nın. Bunun için de ihtiyacı olan şeyler vardı. Not ortalaması, yabancı dil ve akademik personel sınav sonucu... Arda’nın iyi bir not ortalaması vardı. Sınavları da hallederim diye düşünüyordu. Mezun olmadan akademik personel sınavına girdi ve yetmiş küsur not aldı. “Yeterli olur herhalde...” diye düşündü. Dil sınavından da bölümünden dolayı iyi bir puan aldı. Bu haliyle şansını bir denemek istiyordu. Birkaç yere başvurdu ancak sonuç hep hayal kırıklığıydı. Oysa o bir yeri tutturacağını düşünüyordu. Arkadaşları ve ailesi de ondan çok umutluydu. Derecelik not ortalamasına rağmen bölümde ilk üçe bile giremedi. Mezuniyetten sonra devlet okullarında çalışmak isteyen arkadaşları kutlama yapıyordu. Onda ise elde vardı sıfır. Buna bir de aile baskısı eklenince artık dayanamadı. Çok bunalmıştı. Her yaz Bodrum’a çalışmaya giden arkadaşı Mehmet’le konuştu. Ona bir iş ayarlayıp ayarlayamacağını sordu. Olumlu yanıt aldıktan sonra hiç durmayıp kendini orada buldu. Resepsiyonda görev yapacaktı. Kaldığı yer de bodrum katıydı. Hijyen namına eser bulamayınca küçük çaplı bir hüsran yaşadı. Ancak sonuçta artık Bodrum’daydı. Bir süreliğine de olsa o mezuniyet sonrası buhranından uzaktaydı. 

Günler birbirini kovaladı. Geri dönüş için gün sayarken buldu kendini. Döndüğünde ise kendine çalışma planı hazırladı. Sınav takvimini çıkardı, eksiklerini belirledi. Yedek planlarını yaptı. Buna yönelik çalıştı. Dil sınavından güzel bir puan aldı. Sonra personel sınavı… Tabi bunları yaparken bir hedefi vardı. Kararlı adımlarla ilerliyordu. Gerekli şartları sağladıktan sonra tüm başvurulardan olumlu haberler geliyordu. Artık o seçilmiyordu, seçiyordu. Ve nihayetinde de bir üniversitede işe başladı.

Deneyimsel Öğreti der ki;

Hayat bir bedel ve karşılığı üzerine kuruludur. Arda’nın da yaptığı buydu: bedel ödemek... Hedefine yönelik ve hedef dışı bedellerinin sonucu ona geri dönmüştü. Hem de fazlasıyla. O ise bunu çok sonrasında anladı…



Yorum Gönder

1 Yorumlar