Büyük Hayal

Ali orta halli denebilecek bir aileden gelmiyordu. Biraz daha zor şartlarda okuyabilmişti. Nihayet zorluklarla kazandığı üniversite hayatı bitiyordu. Artık özlemini çektiği hayatı yaşayacaktı. Ama tüm bunlardan çok daha önemli bir şey vardı. Uzun zamandır sevdiği kız ile evlenecekti. Bu hayalini bir an evvel gerçekleştirmek istiyordu. Bunun için okul biter bitmez askere gitti. Ardından fazla bir zaman geçmeden hemen bir iş buldu. İşinde iyi bir maaş alıyordu. Artık eski hayatına göre daha iyi imkanlara sahipti. Şöyle dedi kendi kendine: “Artık mutlu olmam için önümde hiçbir engel yok.”.

Evlenmeyi düşündüğü kızın adı Ayşe idi. Ayşe özel okullarda okumuştu. Ali’ye göre daha iyi şartlarda yetişmişti. Ali’nin aksine yokluk nedir bilmeden büyümüştü. Ama aralarındaki bu farkı hiçbir zaman sorun etmemişlerdi. Evlilik arifesinde neredeyse her gün buluşuyor, eşya seçmeye gidiyorlardı. Zaman zaman oturacakları evi konuşuyorlar, çocukları ile ilgili hayaller kuruyorlardı. Ali, her şey Ayşe’nin istediği gibi olsun istiyordu. Onun istediği gibi bir düğün, bir ev ve eşyalar... Çünkü onun da mutlu olmasını istiyordu.

Bu süreçte ekonomik olarak bazı noktalarda eksik kalıyordu. Bu nedenle arkadaşlarından borç aldı. Çünkü bir kere evlenecekti. Her şey çok güzel olmalıydı. Süreç çok hızlı bir şekilde ilerledi. Ali nihayetinde her şeyi istediği şekilde yapmıştı. Ve dünya evine girmişti, sorun olmamalıydı artık. Çünkü en zor kısmı bitmişti. Artık mutlu günler onlarındı…

Evi vardı ve de güzel bir arabası... Ancak Ali çok çalışmaktan evine ve eşine vakit ayıramıyordu. Hala borçları vardı ve sürekli fazla mesaisi oluyordu. En son ne zaman eşiyle karşılıklı oturup sohbet etmişlerdi? Bir akşam tek başına oturdu ve uzun uzun bunu düşündü. İçinde bir sıkıntı, bir tatminsizlik hissi vardı. Ama acaba gerçek mutluluk bunlarda mı gizliydi? Niye bu kadar çalışıyordu? Ne için? Mutluluk? Huzur? Dingin bir hayat? Belki. Ama bunların hiç birisine sahip değildi. İçinde hep daha iyiye ulaşmak gibi bir his vardı. Ve ne yapsa sanki eksik kalıyordu.

Eskiden küçük bir odası vardı...Odasında müzik seti, küçük bir kitaplığı... Odasında saatler geçirir ve çok keyif alırdı. Eski zamanlarda, imkansızlıkların olduğu o evde daha mı mutluydu? Bir an düşündü “Ben neden o günlerdeki kadar mutlu değilim?”. Halbuki daha iyi olmalıydı her şey… Çok severek evlendiği bir eşi, güzel bir evi vardı. Ve daha pek çok imkânı. Fakat hayatı pek de hayal ettiği gibi gitmiyordu. Senede üç gün beraber tatile bile zar zor vakit buluyorlardı. Gidebilse bile orada muhakkak bir tartışma ve huzursuzluk oluşuyordu. Çünkü Ali’nin beklentisi hep sahip olduklarının üzerindeydi. Acaba mutluluk sahip olduklarından çok onların temasıyla mı alakalıydı…


“Mutluluk neydi peki?”

Her şeyi vardı halbuki. “Neden bu boşluk?” diye düşündü…

Anladı ki hayatta insan elde ettikleriyle mutluluğu yakalayamıyor. Mesele elindekilerinin ne olduğu değil onların temasıydı aslında. Çünkü ailesinin evinde çok daha az imkân vardı. Ancak buna rağmen daha fazla şeye sahipti. Hiç kavga etmez, hiç birbirlerini kırmazlardı.

Bunun farkına varır varmaz hayatında birtakım değişiklikler yapmaya karar verdi. Artık eşiyle çok daha fazla vakit geçirecekti. Çok uzun süredir beraber tatile çıkamamışlardı. Akşam oturup sohbet edemiyorlardı. Belki ileride çok daha büyük bir evleri olamayacaktı... Ama yaşamını doğru sürdürürse çok daha büyük konforları olacaktı. İşte bunu fark etti...

Hayat sahip olduğunda daha mutlu olacağını düşündüğün şeylerin peşinde geçmemeliydi... Hayat bu kadar kıymetsiz değildi...



Yorum Gönder

0 Yorumlar