Taksici Nurettin direksiyon başında aheste aheste giderken bir yandan da müşteri arıyordu. Bir gözü yolda bir gözü potansiyel müşterilerde… Zihninde ise bin bir türlü sorular…
Bugün yevmiyeyi doğrultabilecek
miyim? Faturaları, ev kirasını, mutfak masrafını, çocukların okul masraflarını
karşılayabilecek miyim? Geçen ay kaza yapmıştım, mal sahibi kazanın faturasını
bana keser mi? Bundan dolayı işimden olur muyum? Ne olacak bu memleketin hali?
Soruların ardı arkası kesilmiyordu. Daha birine cevap bulamamışken, ötekini düşünürken buluyordu kendisini. Hiçbir sorusuna da tam olarak bir çözüm getiremiyordu. Suçlayacak birilerini buluyor ama çözüm üretemiyordu. O suçladığı kişileri cezalandırsa da sorunları çözülmüyordu.
Nurettin
son zamanlarda her şeyi kafasına takar olmuştu. Eskiden bu kadar değildi. Çok
düşünse de sonra hemen “Aman boş ver” derdi. Şimdilerde ise sırf bu yüzden
kalbini kırdığı insanlar vardı.
Mahallenin
en eski kahvesinde akşamları arkadaşları ile buluşurdu. Köşedeki gıcırdayan
ahşap tabureye oturmuş arkadaşıyla sohbet ediyordu. Memleketin ekonomisinden konuşurlarken
15 yıllık arkadaşı ile kavga etmişti. İki hafta önce bir müşterisi ile
dinlediği müzik yüzünden tartışmıştı. Bazı akşamlar eşi bu durumu dile
getiriyordu. Gerçi kendisi de farkındaydı ama nasıl kontrol edeceğini
bilemiyordu.
Biraz ileride yolun kenarındaki
yeşillikte oynayan çocuklar dikkatini çekti. Çocuklar bir adamın peşinde
sıralanmış koşturuyorlar. Çocukların önündeki adamı, yakınlaştıkça seçebildi.
Bir deli –muhtemelen mahallenin delisi- bacaklarının arasındaki sopayı at gibi
sürüyordu. Kafasında da huniye benzer bir şey…
İyice yaklaşıp arabanın penceresini açınca çıkardıkları sesleri de duyar oldu. Deli “çuf çuf, çuf çuf” diyerek koşuyor çocuklar da lokomotifin arkasındaki vagonlar gibi onu takip ediyordu.
Nurettin’in yüzünde bir gülümseme belirdi. O anda kafasındaki tüm düşünceler kaybolmuştu. İmrenmişti de biraz… Dert yok, tasa yok, geçim derdi yok… Hayat toz pembe… Deli olmak vardı bu dünyada… “Akıllı olup da sen dünyanın derdini çekeceğine, deli ol da dünya senin derdini çeksin” diye boşuna dememişlerdi.
Bir
anlığına kendini o delinin yerine koydu Nurettin.
Aylık giderleri dert etmeyecekti.
Çocuklarının okul masrafları, mutfak giderleri, faturalar, ev kirası, pazarı,
marketi… Kış yaklaşıyor botuydu, montuydu… Bütün bunları sildi kafasından. Bir
hafifleme geldi.
İşini düşündü; kullandığı arabanın
arızası, kazası, sigortası, kaskosu… Bütün bunlar da gitti. Her aybaşını nasıl
getireceği derdi de kalmadı.
Çocuklar büyüyünce ne olacak sorusu
da silindi bir anda.
Memleketin hali… Aman, bu kadar
derdi haletmişim onu da devlet büyükleri düşünsün deyip onu da sildi
kafasından.
“Oh
be dünya varmış! Kuş gibi hafifledim.” dedi içinden ve der demez “küt” diye bir
ses geldi. Kendini delinin yerine koyup dünyanın yükünden kurtaran Nurettin,
önündeki arabayı görmeyip çarpıvermişti. “Hay Allah, bir bu eksikti” dedi.
Nurettin
her şeyi kafaya takmanın sıkıntısını yaşarken bir anlık da olsa bundan
kurtulmanın yolunu bulmuştu. Ama hayat ona o fırsatı vermedi. Kafasına takacak
bir dert daha verdi. Şimdi Nurettin kafasına takmasın da ne yapsın?
İnsanın
kafasına takacağı bir mesele her an karşısına çıkabilir. Çünkü hayat problemlerle
dolu bir süreçtir. Problemi çözmeye çalışmak, onu sürekli düşünmek demek
değildir.
Bir
sorunun çözümü eğer insanın elinde değilse müdahale etme hakkımız da yoktur.
Buna rağmen o sorunu dert edip sürekli düşünen insan “kafaya takmış” oluyor.
Çözemeyince de zihnini sürekli meşgul ediyor. İnsan, o çözümsüzlüğün stresiyle
yaşıyor, yani patinaj yapıyor.
Hayat
hiçbir şeyi kafaya takmadan yaşanabilecek bir süreç değildir. Önemli olan
elimizdeki imkânlarla sorunları çözüp geride bırakmaktır.
İşte
insanın hayatında karşısına çıkan problemleri çözerek ilerlemesi için bazı
formüller vardır. Deneyimsel Tasarım Öğretisi insana bu formülleri verir ve
hayatı daha konforlu yaşamasını sağlar.
1 Yorumlar
Günümüzün insanlarını ve problemlerini yansıtan çok güzel bir yazı olmuş. Yazıyı okurken insan Nurettin'in yerine zaman zaman kendisini koyuyor. Elinize sağlık...
YanıtlaSil