“Daha fazla ne yapabilirim, galiba burası işin sonu… İşin sonuna geldim.” dediğimiz nokta. Gerçekten o işin veya bizim yapabileceklerimizin sonu orası mı?
Yaşamımız boyunca, günlük hayatta veya mesleğimiz olan işlerde... Ya da elde etmek istediğimiz sonuç için çalışırken... Bizim de “Acaba daha fazla ne yapabilirim?” dediğimiz bir nokta olur. Öyle bir an olur ki insan şöyle düşünür: “Galiba burası bu işin sonu. Daha fazla yapabilecek bir şey aklıma gelmiyor.” dediğimiz yer.
Bir sınava hazırlanırken çözdüğümüz sorularda veya testlerde... Burası sonu dediğimiz an olur. Herhangi bir eşyayı tamir ederken, güzelleştirirken veya değişiklik yaparken... Aklımızda yapılabileceklerle ilgili olan bazı şeyler vardır. Bir ahşap işi yaparken sağlamlık adına yapılabilecek şeylerimiz var. Dayanıklılığını artırmak veya kullanışlılığını artırmak. Hem uzun ömürlü hem de göze hoş gelmesi, dekoratif olması için. Süslemeler, şeklinde farklılık veya değişiklikler olabilir. Bazen çocuğumuzu yetiştirirken, ikili ilişkilerimizde veya ticaretimizde de karşılaştığımız bir andır.
Çocuğumuzun gelişimi, meslek seçimi veya iletişimini kuvvetlendirmek için vb. Gönderdiğimiz seminerler, aldırdığımız özel dersler olabilir. Okumasını tavsiye ettiğimiz kitaplar, yazarlar... Karşılaştığı olaylarda vereceği tepkileri tarif etmek, ona öğretmek. İşimizi geliştirmek veya ticaretimizi büyütmek için dükkanımızda yaptıklarımız: Ürün çeşitliliği, raf değişikliği, fiyatlandırmalar... Ya da ürünlerin insanlara istedikleri faydayı verebiliyor olması. Veya bir spor müsabakasında... Rakip ile girilen mücadelede elimizden geleni yaptığımızı düşünürüz. Artık sonucu görmek için zamana bıraktığımız anlar olur. Genel olarak işin sonunun veya yapabileceklerimizin sınırını orası zannederiz.
O an aklımıza gelmemiş olabilir. Ama hala hareket edebiliyorsak, yapabileceğimiz bir şeyler var demektir. Spor, hobi, çocuğumuzu yetiştirirken veya ticaretimizde... Bazen hayatımızda bolluk, bazen de kıtlıkla karşılaşırız. Hareket etme imkanımız olduğu sürece hala bir şeyler yapabiliriz.
“Evet, elimden geleni yaptım.” dediğimiz yer olur. Özellikle hem kendimize hem çevremize fayda veren süreçlerde. Orası gerçekten sınır noktası mı? Yoksa biz öyle mi hissederiz? Birçok örnek var aslında. Başkalarının bıraktığı yerde işine devam eden... Hareketine ve çabasına devam eden... İhtiyacı olana yardım etmeye devam eden... Bize gelen aslında bunların öyküleridir. Bir başkasına yardım etmek için elindeki imkanları feda edebilen... Savaş ortamında sancağı düşürmemek için kendini feda eden... Bunun gibi nice çeşitli öyküler...
Bunlar, onların bize örnek olan öyküleri. Peki, kendi öykümüzde “Tamam, burası son.” dediğimiz yerler neresi? Ya da hangi konularda böyle dedik? Belki de orası henüz yeni başladığımız yerdi. Geçmek zorunda kaldığımız bir tünel. Ama sonlarına doğru nefesimizin veya gücümüzün yetmediği bir an. Çıkışın sonundaki ışığı gördüğümüz ama ulaşamadığımız yer. Hala ayaktasın ama gücünün olmadığını hissediyorsun.
Hani bir öykü var ya. Peygamberin yanında olan kişiler yürümekten çok yorulduklarını söylemişlerdi. Peygamber de şu müthiş tavsiyede bulunmuştu: “Yorulduğunuzda, hızlanarak dinlenin.” Bunu hayatımıza uygulayabilir ve yapabilirsek... Zorlandığımız veya “Daha fazla ne yapabilirim?” diye düşündüğümüz nokta. Tam da gerçekten başladığımız yer olur. Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Şu an yaptığın işte zorlandığını mı hissediyorsun? İşte sana orada bir müjde var. Diğer bırakanlardan ayrılıp kazanmaya başladığın yerdir orası.
0 Yorumlar