Sıcak bir temmuz günüydü. Hayri yine babasından devraldığı tamirhanesindeydi. Birden düşündü ne kadar süreden beri buradaydı. Aslında oda tam cevabı bilmiyordu. Bildiği tek şey babası ne zaman çağırsa tamirhaneye gittiğiydi. Okul öncesi ve okuldan sonra tüm tatillerde…
Bu ona ne katmıştı?..
Azim mi?..
Sorsan azmin kelime olarak anlamını bilmezdi. Ama ona azimli dediklerinde kelimelere dökemese de ne olduğunu biliyordu. Anlat desen, "Benim gibi işte çok çalışan, doğruyu yapmaya çalışan, vazgeçmeyen, şikâyet etmeyen." derdi. Eline aldığı işlerin iyi olmasına özen gösteriyordu.
Bu özeni onu ilerleyen yaşlarında aranılan bir kaporta ustası yaptı…
Gerçekten yaptığı işlerle adından söz ettiriyor ama hiç çizgisini bozmadan, disiplinli bir şekilde ilk günkü gibi çalışmasına devam ediyordu. İşi ile ilgili yapması gerekenleri yapıyor, sonucun ne olduğu ile ilgilenmiyordu. Onu ilgilendiren işini iyi yapmaktı…
Evlendi Hayri…
Mustafa ve Metin adında çocukları oldu…
Mutlu bir aile hayatı sürüyordu…
Bir gün işyerindeyken hanımı aradı ve küçük oğlunun dolaba konmuş bir şişeden sıvı içtiğini, ancak şişedekinin su olmadığını ve tüm yemek borusunun tahriş olduğunu söyledi. Telaşlanan Hayri hemen eve vardı ve çocuğunu alır almaz hastaneye gittiler…
Zor günler başladı Hayri için…
Tedavi her açıdan yorucu oldu. Parasal olarak birikimlerini harcadı. İşine ara vermek zorunda kaldı ve müşteri kaybetti.
Duygusal açıdanda zorlandığı zamanları oldu. Neticede evladı idi…
Hayattaki hassas noktalarındandı…
Sekiz yıllık mücadele dillere destandı. Süreçte üzerine düşenlere odaklandı. Tedavi süreçlerinde titiz davranıp, sağlık mücadelesinde mutlu sona ulaştılar…
Hayat her kulvarda aynı başarıyı sağlamıyor gibi görünüyordu. Bu süreçte işleriyle ilgilenememiş ve müşteri kaybetmişti. Hayri bu durum karşısında moralini bozmadı. Doğru zamanda doğru davranışı yaptığından emindi. Çünkü öncelikleri sıralamayı zorlu hayatından deneyimleyerek öğrenmişti…
Yeniden çalışmaya başlamıştı…
Hatta başka bir iş kolu üzerinde çalışarak başladı. Çünkü biliyordu ki bu zamana kadar yaptığı gibi sebeplere odaklanırsa yeniden başarabilecekti. Çalışkandı zaten Hayri. Başına gelenlere oturup bir gün bile isyan etmemişti. Her seferinde şükredip yoluna bakmıştı. O dönemde de ona yardımcı olan kişilere hep saygılı ve işlerini gören bir yapısı vardı. Ve azimli çalışması sonucunda şimdi ki ekonomik durumu da son derece tatmin ediciydi…
Hayat karşısına kendisi gibi sebeplere odaklanan kişileri çıkarıyordu. Ona bu sürecinde desteğini esirgemeyen bir dostu ziyarete gelmişti. Hayri, mütevazı ve saygılı halinden hiçbir şey kaybetmemişti. Bu durum ziyarete gelen dostunu ziyadesiyle mutlu etmişti. Dostunun iş hayatında zorlandığını anlamıştı. Yoğun ama bir o kadar mütevazi hayatı ona biraz adam sarraflığını da öğretmişti…
Hayatta öğrendiği bir şeyde yardımlaşmaktı…
Dostuna bir teklifte bulundu Hayri. Ürettiği malların satışı ile ilgili ortak olabileceklerini ve bu durumdan da keyif alacağını söyledi. Hayri kendisine yapılan iyiliği unutmamış ve elinden gelen bir şeyi dostuyla paylaşmak istemişti. Ona zor günlerinde omuz vermek istemişti…
Arkadaşını yolcu ederken arkasından düşündü:
"Bana bu güzel hayatı yaşatan hangi doğrularımdı?"
Sebeplere odaklanıp sonuçla ilgilenmemek mi?..
Vazgeçmemek mi?..
Şikâyet etmemek mi?..
Yoksa D şıkkı hepsi mi?..
0 Yorumlar