Arı Gibi Çalışmak

Yeni doğmuş bir arı hemen nektar, polen toplamaya çıkmaz. Önce doğduğu kovanın içinde çalışır. Kovanın çalışma sistemini öğrenir, kovanını temizler. İçeride işler nasıl dönüyor, polen nasıl stoklanır? Bal nasıl sırlanıp hazır hale getirilir? Petek nasıl örülür, kovan nasıl korunur...


Yirmi bir gün boyunca kovanda adeta dizaynır eğitimi alır. Yirmi birinci günün sonuna doğru kovanın dışına çıkar. Dışarıda biraz uçuş eğitimi alır. Nasıl uçacağının, nasıl konacağının stajını yapar. Dizaynır eğitiminden sonra artık kovanına nektar, polen toplamaya çıkar. Gittiği yerden boş gelmez. Dizaynır öğrencisi, dizayn edene dönüşür.

Sanayide de işler hemen hemen aynıdır. Hiçbir çırak hemen motor tamir etmeye başlamaz. En dıştan içe doğru çalışmaya başlar. Önce dükkanı süpürür, etrafı temizler. Dükkanın çalışma sistemini öğrenir. Zamanla parçaları ve takımları tanır. İsimlerini ve nasıl kullanılacağını öğrenir. Sonra çırak parçayı söker, usta tamir eder. Tamirden sonra çırak parçayı geri takar. Bu şekilde sök tak işlemini öğrenir. Ustasından hangi soruna nasıl çözüm üretebileceğini görür. Sonra ustasının gözetiminde çırak tamir eder. Böylece ustasının deneyimlerini transfer etme imkanı bulur. Derken motordaki sorunları çözebilen hale gelir. Yavaş yavaş kendi müşterileri oluşmaya başlar. Tıpkı kovanına nektar, polen taşıyan arı gibi. Dizaynırlık eğitimi, kişiyi o konuda dizayn edene dönüştürür.

Şirkete yeni işe alınmış kişi de hemen satışa gönderilmez. Önce içeride çalışır, kurumu ve kurallarını tanır. Ardından çalışma sistemini nasıl olduğunu görür. İçeride kimin ne iş yaptığını öğrenir. Satış yapacağı ürünü yakından tanır. Deneyimli olanlardan deneyim transferi yapar. Zamanla kuruma ve ürüne tüm yönleriyle hakim olur. Ancak bundan sonra pazarlama stajına başlar. Önce deneyimli biriyle beraber satışa çıkar. Bir süre sonra kendisi müşterileri gezmeye başlar. Şirketine nektar, polen taşımaya başlar. 

Eğitim sisteminde de kural aynı işler. Diş hekimliğini kazanan biri, önce en dışarıdan başlar. Teorik eğitimini alır, ağız ve diş yapısını öğrenir. Hangi sorunun nereden kaynaklandığını, nasıl çözüleceğini öğrenir. Bundan sonra stajyer hekimliği başlar. Deneyimli hekimleri ve onların yaptıklarını gözlemler. Yavaş yavaş deneyimli olan yanındayken öğrendiklerini pratiğe döker. Böylece belli bir deneyime sahibi olur. Böylece insanların dişle ilgili sorunlarını çözer hale gelir. Dizaynırlık eğitimi, kişiyi o konuda dizayn edene dönüştürür.

Bu durum yavru çoban köpekleri içinde öyle. Önce stajını sürü içinde deneyimli köpekler arasında yapar. Her çıraklıkta olması gerektiği gibi önce eğitimini alır. Yetiştikten sonra sürüyü güder, tehlikelerden korur. Her doğal süreç böyle işler aslında…

Aslında yukarıdaki örneklerde anlatılmak istenen şudur. Eğitim; bir sürecin içindeyken değil, öncesinde alınması gereken bir şeydir. Savaşın ortasında nasıl savaşacağını öğrenemezsin. Savaş başlamadan önce savaşmayı biliyor olmak lazım. Evlenmeden önce evlilikle, ticarete başlamadan önce ticaretle… Çocuk yapmadan önce yetiştirmekle ilgili bilgiye sahip olmak gerekiyor. Bilgiye sahip olmadan sürece dalmak, yüzmeyi bilmeden suya atlamaya benzer. Her çırpınış insanı daha aşağı çeker. 

İnsan önce nasıl çözüm dizayn edeceğini öğrenmeli. Bunu öğrenmeden sorunları çözmeye çalışırsa işin içinden çıkamaz. Aynı yüzmeyi bilmeden suya atlamak gibi. Evlilikte de her sorunda ilişkimiz daha da bozulacak. Ticarette de daha çok zarar edeceğiz ya da sürümüzü kurt kapacak. Bu durum hayatın her alanında böyle gerçekleşiyor.

İnsan bir işin dizaynırı olmadan, dizayn etmeye çalışmamalı. Bu çırpınışlar kovana polen değil kaos getiriyor. İşlerin nasıl döndüğünü bilmediğimizde, düzen oluşturmaya çalışırken kaos oluşturabiliyoruz.

O yüzden Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Eğitim, bir şeyin içinde değil, öncesinde alınmalıdır.” Bu hayatta birçok şey daha önce yapılmış ve doğru yöntemi bulunmuştur. Bu doğru yöntemleri alarak kendi hayatımıza uygulamamıza deneyim transferi diyoruz. İnsan deneyim transferi yaparak hayatında daha az hata yapar. Böylece mutlu ve başarılı olma isteğine kavuşmuş olur. İnsan kendi deneyimlerinden başka insanlara aktararak deneyim transfer eder. Böylece insan geçmişten geleceğe köprü görevini görür.

Yorum Gönder

1 Yorumlar

  1. Hayatta hiçbir şey bir anda olmuyorsa eğer bizim bir anda zengin olmamız, bir anda birilerinin vasıtası ile bir yerlere gelmemiz veya bir anda çok bilinir biri olmamız da bizim işimize yaramadığını gösteriyor. Geçici bir durum olmuyor o zaman. Elinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş...

    YanıtlaSil