Hırs mı, Azim mi?

Atilla, lise yıllarından beri sürekli ticaretle uğraşmak istiyordu. Her fırsatta bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Asıl amacı çok para kazanmaktı. Özel günlere önceden hazırlanıp arkadaşlarıyla çiçek alıp satıyordu. Kahveleri gezip çay ve şeker satıyordu. Sermaye toplamak için de ailesine “Okuldan istediler…” gibi bahaneler sunuyordu. Türlü yalanlarla topladığı sermayesini bu tip işlerde kullanıyordu. Liseyi bitirdikten hemen sonra askere gitti. Dönünce de resmi bir kurumda işçi olarak çalışmaya başladı. Günler geçtikçe işi ve kazancı ile ilgili şikayetleri de artıyordu.

Çalışırken de küçük işler yaparak ticaretin içinde olmaya çalışıyordu. Bu şekilde devam ederse karşısına bir fırsat çıkacağını düşünüyordu. Çok uygun olduğunu düşündüğü bir ürün buldu. Aradığı büyük fırsatın bu olduğunu hissetti. Eğer alım adetini artırabilirse, fazlaca kâr edebilecekti. Daha önceki başarısızlıkları sebebiyle babasından para isteyemiyordu. Hal böyle olunca annesini gözüne kestirdi. Tabiri caizse ağzından girdi, burnundan çıktı. Sonunda annesini kollarındaki bilezikleri vermeye ikna etti.

Bilmediği şey miktar arttıkça etkisinin azalmasıydı.

Üstüne üstlük hemen başarılı olmak istiyordu. Detaylara odaklanarak, deneyim kazanmakla vakit kaybetmek istemiyordu. Çıraklığını yapmadığı bir konuda en yukarı çıkmaya çabalıyordu. Satın aldığı ürünü zamanında satamadı. Satabileceğinin çok üstünde bir alım yapmıştı ve ürünün piyasa değerinin düşmesiyle, büyük bir kayba uğradı.

Babası, annesinin kolundaki bileziklerin yokluğunu fark etti. Buna Atilla’nın sebep olduğunu keşfetmesi çok uzun sürmedi. Bu durum, huzursuz günlerin de habercisi olmuştu. Artık babasının güvenini iyice sarsmıştı. Babası maaşına el koymuş, Atilla’ya harçlık verir hale gelmişti.

Bu olay Atilla’nın para kazanma hırsını körükledi. Bu yüzden sürekli farklı denemeler yapıyordu. Ama yaşadıklarından deneyim kazanmadan benzer hataları sürekli tekrarlıyordu. Başına buyruk kişiliği nedeniyle de karar almadan önce istişare yapmıyordu. Hırsına yenik düşmüş, çok para kazanmanın hayalini kuruyordu. Amacı artık sadece para kazanmak değildi. Aynı zamanda ailesinde oluşturduğu başarısız imajını da değiştirmek istiyordu.

Çalıştığı işyeri ile alakalı rahatsızlığı hat safhaya ulaştı. Ailesinin rızası olmamasına rağmen oradan ayrıldı. Atilla’ya göre, o ticaret için doğmuştu. Maaşlı bir iş kesinlikle ona göre değildi.

Bir arkadaşının da tavsiyesi ile konfeksiyon atölyesi ortaklığına başladı. Ortağını çok da iyi tanımıyordu, sadece bir kaç kez görüşmüşlerdi. Bir süre işler iyi gitti. Ama ülkedeki ekonomik problemler bulundukları sektörü de etkilemişti. Hammadde ve personel maliyetleri kontrolden çıkmaya başladı. Maalesef, bu iş de çok geçmeden hezimetle sonuçlanacak gibi görünüyordu. İşin gidişatını iyi görmeyen ortağı, firma ile yollarını ayırdı. Atilla işleri düzeltip, tek patron olmanın hayalini kurar olmuştu.

İşler kötüye gidince de banka kredilerine bulaşmıştı. Öyle ki ailesinin yaşadığı evi bile ipoteklemişti. Babasının yıllarını verip, emekli ikramiyesiyle aldığı evi de gitmişti. Oysa ki annesi yıllar boyunca bu evin hayalini kurmuştu. Gün gelmiş pazara bile gidecek parası olmamıştı. Dişinden tırnağından artırdığı paralarla evin alınmasına katkıda bulunmuştu.

Atilla ve ailesi yine kirada oturuyorlardı. Babası durumu kontrolü altında tutmak için işin başına geçmişti. Artık işi birlikte yürütüp, kötü gidişatı birlikte düzeltmeye çalışıyorlardı. Ama  bunun için çok zamana ihtiyaçları vardı. Ve doğru kararlar almaya ihtiyaçları vardı.

İnsan amacına ulaşmak için her şeyi yapmalı mı? Yoksa kendi payına düşeni yapıp, sonucunu mu beklemeli? Hırsının kurbanı olup her yola girmeli mi? Yoksa azim gösterip sebeplere mi odaklanmalı? Karar verirken sadece kendini mi düşünmeli? Hırsın esiri mi, yoksa azmin dostu mu olmalı?

İnsan hayatta başarılı olmak için hangisine sahip olmalı? Başarının anahtarı hırs mı, yoksa azim mi?

İnsanlar azimli olursa çalışır, çabalar. Eksiklerini görür ve kendini geliştirir. Sonuca ulaşmak için seçenekleri değerlendirir. Bıkmadan, usanmadan denemeye devam eder. Azmi sayesinde kendini ve çevresindekileri de geliştirir.

Ama hırslı olurlarsa, tüm odak noktaları sonuç olur. O sonuca ulaşmak uğruna değerlerinden ödün verebilir. Önceleri küçük küçük yaptığı ihmaller, sonrasında normali haline gelir. Hatta sonrasında doğru olanın bu olduğuna inanmaya başlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanların amacını kendine amaç edinmiştir. Seminerleriyle insanların dününe göre daha iyi olmalarını hedefler. Doğru hedef belirleme stratejilerini kişilere sunar. Olayların sebep ve sonuç ilişkilerini gözler önüne serer. Olayları tüm gerçekliğiyle ele alır. Bu sayede kişilerin doğru seçimler yapmalarına olanak tanır.


Yorum Gönder

1 Yorumlar

  1. Günümüzde insanların genelinin yaşadığı problemleri çok güzel özetleyen bir yazı. Ellerinize sağlık...

    YanıtlaSil