2x2

Hep nefret etmişizdir problemlerimizden. Zaten kim sever ki problemleri, hele içinden çıkılmaz olanları…
Oysa ben severim problemlerimi, aslında problemi yaşarken sevmezdim. Bugün baktığımda ise beni ben yapmış problemlerim. Yani bir formül yazılması gerekirse; ben = problemimmiş.  

Daha çocuk yaşta tanıştım benden büyük problemlerle. Babam iflas etmişti, annemin son bileziklerini de satmaya giderken hatırlıyorum onu. Son görüşüm de o olmuştu. Şimdi düşünüyorum da sanırım babam problemlerine geçici bir çözüm bulmuştu.

Küçükken dükkâna arada bir uğrardım babamın yanına, çarşı esnafının maskotuydum adeta. Babam gittikten sonra komşusu Rahmi amca aldı beni yanına. Sabah okul, öğlenleri Rahmi amcanın esnaf lokantasındaydım. Esnafın çay siparişlerini dağıtırdım, elimde tepsi çarşıdaki dükkânları gezerdim. İşte iletişim kabiliyetimi o yaşlarda geliştiren şey buydu. O yorgunluk, problem olarak algıladığım şeydi.

Okulda sıra arkadaşım Halil’in hayatına hep özenirdim. Ödevlerini abisi yapar, okula annesi bırakır, babası da bol harçlık verirdi. Sağ olsun az gazozunu içmedim Halil’in. El bebek gül bebek büyüyen bir çocuktu. Bir keresinde misket oynuyorduk; yan mahallenin çocukları kandırıp misketlerini yürütmüşlerdi. Ben gidip almıştım kavga dövüş.  O an garip gelmişti, neden göz göre göre gitmesine izin vermişti ki misketlerinin? Ben bunları düşünürken “Çocuklarla boşuna kavga ettin, ben gidip bakkaldan yenilerini alırdım” dedi. Buradaki problemin çözümü bu muydu? Yoksa babam gibi geçici bir çözüm mü düşünmüştü çocukluk arkadaşım.

İlkokul beşinci sınıfa geldiğimizde önümüzde bir sınav vardı, “Anadolu Lisesi” sınavı. Çok istiyordum o okula gitmeyi. Annem ile konuştum. Birkaç ay idare edecek paramız da vardı. Kendimize göre bir birikimimiz oluşmuştu. Problem seçme zamanı gelmişti, anneme okul sonrası lokantaya değil dershaneye gitmek istediğimi söyledim. “Anne biliyorum zor durumdayız, ama ne olur bir sene bana izin ver”

İkinci büyük problemim baş gösterdi sonrasında. Eş dost sağ olsunlar burs adı altında aylık veriyorlardı. İlkinde çok utanmıştım. “Al al oğlum öğrenci adamsın” diye tıpışlayıp göndermişlerdi. Eskiden sorumluluğum sadece annem olduğundan bu kadar rahatsız olmuyordum. Artık yeni bir problemim vardı, burs veren kişiler yüzünden baskı altında hissediyordum kendimi.

Ya kazanamazsam?

Annemin desteği sayesinde baskı ile başa çıkabildim. Ayrıca akşama kadar çay dağıtmaktan, para toplamaktan, esnafın derdini dinlemekten daha kolaydı “rasyonel sayılar”.

Problemim beni geliştirmiş, seviyemi yükseltmişti.

Sınav günü geldiğinde herkes gibi ben de heyecanlıydım. Kendi kendime dedim ki: “Birkaç saat sonra kuş gibi hafifsin. Sonrasında güzel bir yaz tatili seni bekliyor, hadi göreyim seni”.

Sınav girdiğim en kolay sınavdı ve iyi bir dereceyle girdim okula. Halil ise özel bir koleje kayıt yaptırdı, ayrıldı yollarımız.

Lisede de farklı işlerde çalıştım ama aklımda hep ticaret vardı. “Ticaretin okulunu okumalıyım.” diyordum kendi kendime. Çarşıdaydım akşamüstleri, kendi sermayem ile aldığım defolu kot pantolonları satmaya başlamıştım. O dönemlerde geçim kaygımız her zaman birinci sıradaydı. İyi bir üniversitenin işletme fakültesinde okumak hayalimdi ama annemi yalnız bırakamazdım. Hem bıraksam bile çok masraflı olurdu öğrencilik hayatı. En yakın üniversite şehrimize en az dört saat uzaklıktaydı. Kafamda bu düşünceler dönerken dalıp gitmişim tezgâhın başında.

Hey evlat tezgâhı götürsek haberin olmayacak” diyen bir ses ile kendime geldim.

O uzun boylu, şık giyimli kişinin patronum olacağını nereden bilebilirdim. Sonradan öğrendim ki eleman arıyormuş, tam da benim gibi bir eleman. Konfeksiyon atölyesinde ürettiği mallar için bir pazarlamacı. Sağ olsun ustam Rahmi amcam beni önermiş. Onun referansı ile bulmuştu beni, ondan çok şey öğrendim. Hemen hemen işimle alakalı ne varsa. Beni bir atölye sahibi yaptı, nur içinde yatsın. Hep bir ukde olarak kaldı o işletme diploması içimde.

O kadar da olur canım. Her verilen kararın, ödenmesi gereken bir bedeli olmalıydı muhakkak…

Şu anda da problemlerim var. İşimi büyütmekle ilgili, oğlanın nişanı var haftaya. Bakalım bu problemlerimi ne zaman seveceğim.

Şimdi düşünüyorum da… Oğlunun problemlerini ortadan kaldıran Mehmet amca mı daha iyi babaydı, yoksa yüzünü hayal meyal hatırladığım benim babam mı?

Her gün özenle yeni problemler seçip, problemlerinizi sevmeniz dileğiyle…

Yorum Gönder

0 Yorumlar