İnsanlar bu hayatta nasıl öğrenir hiç düşündünüz mü?
Doğumdan ölüme kadar insan kendisine ve çevresine baksın. Hep bir öğrenme söz konusu olduğunu görür. İstese de istemese de hayat insana bir şeyler öğretir. Bazen acı, bazen tatlı, bazen cezalandırıcı, bazen de ödüllendirici…
Dünyada olan her olayın bir sebebi vardır. Bir olay sonraki olayları tetikler. Olayların sebep-sonuçları arasında değişiklik olmaz. Yani; benzer sebepler, benzer sonuçları oluşturur. Eğer böyle olmasaydı hayat çok zorlaşırdı. İnsan, her seferinde her şeyi yeniden öğrenmek zorunda kalırdı. Hayatın belli başlı kuralları, yöntemleri vardır; çocuk yetiştirme, aile ilişkileri, ticaret vb. Hepsinde süreç, bu kurallara göre işler. Buna rağmen, insanlar bilmedikleri konularda deneme yanılma yolunu seçerler.
Hatırlayın kendi çocukluğunuzu… Çocuğunuzu veya varsa torununuzu bir düşünün bakalım. Hani evden çıkarken üç yaşındaki çocuğuna; “Hadi artık kocaman oldun, ayakkabını kendin giy bakalım!” dersin. Yine de o her seferinde ters giymeyi başarırdı. “Evladım yine yanlış giydin, her seferinde nasıl başarıyorsun?” dediğini hatırla!
Çocuğun; “baba beni araba ile gezmeye götür” demişti. O zaman sende “araba çok kirli eğer yıkarsan seni sahile götürürüm” dedin. Çocuk da daha önce hiç araba yıkamamış. Arabayı yarım yamalak yıkayacak, üstünü başını ıslatacak. Kaportayı yıkamış ama lastikler çamur içinde; “yıkadım babacım” diyor. Sen de arabaya bakıp bıyık altından güldüğü hatırla.
Kendini hatırla! Yeni evlenmişsin, eşin seni pazara göndermişti. “Evimin erkeği, kocam, aslanım” diyerek sana gazı vermişti. “Şu eksikler var. Pazardan alır mısın?” Sen de savaşa gider gibi hazırlanmıştın. “Bu evin reisi benim, tabi ki ben alacağım” demiştin. O an bir gazla evden çıkmıştın. Fakat bekârken pazar alışverişini hep annenle baban yapardı. Senin bu konuda bir deneyimin olmadığını hatırlamıştın. Pazarda ne kadar çer çöp varsa almıştın. Evin kahramanı olayım derken rezil olmuştun. Hanımından da bir ton fırça yemiştin, hatırla!
Üniversite bitmiş ve sen babanın arkadaşının firmasına genel müdür kontenjanından stajyer olarak girmişsin. Havan bir milyon, keyfin padişahta yoktu. Ancak ilk iş deneyimin olduğu için tecrüben yoktu. Fotokopi çekmek için ilk kez makinenin başına gittiğini düşün. Nasıl kan ter içinde kaldığını hatırla! Alt tarafı bir kimlik fotokopisi çekecektin. Fakat neredeyse bir top kâğıdı israf etmiştin. Çaycı abla “bak kızım şuna basıp şöyle yapacaksın, bu kadar basit” demişti. Sen de “bu salak makine bozuk yoksa biliyorum zaten” demiştin, hatırla!
Ayakkabını ters giyebilirsin, araba yıkamayı birkaç seferden sonra öğrenebilirsin. Fotokopi çekmeyi bir iki kâğıt israfından sonra öğrenebilirsin! Bu durumlar deneme yanılma yolu ile öğrenilebilir. Bunların bize zaman ve maddi kaybı kabul edilebilir düzeydedir.
Fakat! Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “hayatta bazı durumlar vardır ki deneme yanılma yolu ile öğrenilebilir ama bazı durumlar da vardır ki deneme yanılma yolu ile riske atılacak şeyler değildir. Okul seçimi, arkadaş seçimi, eş seçimi, iş seçimi vb. O durumlarda da deneyim transferi yapmamız gerekir.”
Deneyim transferini akrabalardan, yakın dostlardan, ustadan vb. kişilerden yapabiliriz. Ne yapacaksak o işi başarmış kişilere bakabiliriz. Tam tersi, o işi bir türlü başaramamış insanlara da. Başkalarından bu şekilde deneyim transferi yapabiliriz. Çok başarılı öğrenciden veya çok başarısız öğrenciden… Eşi ile ilişkisi çok iyi olan veya eşi ile hiç anlaşamayan… Dünya çapında fabrikalar kurandan veya birçok işe girip batırandan… Pek tabi farklı deneyim transferi yapabiliriz. Fakat, “en iyi deneyim transferi doğadan yapılır” der; Deneyimsel Tasarım Öğretisi.
Hatırlayın; ilk bebeğiniz olduğu zamanı. Bırakın altını değiştirmeyi, bir şey olacak diye kucağınıza alamıyordunuz. Birçok şeyi anneniz yapıyordu da ondan bakarak zamanla öğrendiniz. Annelerimiz olmazsa o çocuğu hiç yıkayabileceğinizi düşünüyor muydunuz? “Ay gözüne su kaçtı, burnuna su kaçtı. Ay su sıcak mı yoksa çok soğuk mu oldu?” diye kararsız kalıyordunuz. Ne yaptınız? Annenizden deneyim transferi yaparak siz de öğrendiniz.
Siz hiç araba kullanmamış birinden şunu duydunuz mu? “İlk defa direksiyona geçiyorum ama ben çabuk öğrenen biriyim. Kendime güveniyorum, ondan dolayı hemen trafiğe çıkayım.” Önce bir kursa gitmek durumundayız. Sonra oradaki teorik ve pratik eğitimlerden geçmek zorundayız. Daha sonra da sınavların verilmesi gerekir, değil mi? Yani bilen birinden deneyim transferi yaparız. Daha da sonra yanımızda bilen biri ile denemelerde bulunuruz. Nihayetinde de kendi başımıza yola çıkarız.
Spor yapacağımız zaman önce ısınma hareketleri ile başlarız. Bir anda koşmayız ki adalemiz zarar görmesin! Biri ile tanışır tanışmaz evlenme teklif etmeyiz. Önce o insanı tanımaya çalışırız. Bir anda zengin olmaya çalışamayız. Ömür boyunca biriktirdiğimiz mal varlığını bir şeye riske etmeyiz.
Nasıl ki; çocuk bir anda yürüyemez. Bir anda konuşamaz ve bir anda büyüyemez… Ne kadar doğa ile uyumlu değil mi? Nasıl bir anda araba kullanmayı öğrenemeyiz… Bir zaman, bir bedel, bir uğraş gerektirir. Nasıl doğa ile uyumlu değil mi? Veya bir iş yeri açacağımız zaman bir anda onu fabrikaya dönüştüremeyiz… İşte, biz ne kadar doğada bulunan kanunlara uyumlu yaşarsak o kadar rahat ederiz.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Akıllı insanlar deneme yanılma yoluyla işlerini hallederler, fakat çok daha akıllı insanlar deneyim transferi yaparlar.” Deneyim transferi insanın hayatına kalite ve konfor katar.
0 Yorumlar