Otobüsün camı soğuktan buğulanmıştı, saatine baktı. Hava kararıyor, gün yerini karanlığa bırakıyordu. Günün koşturmacası içinde gerçekten yorulmuştu. Otobüsten indikten sonra eve doğru yürürken aklına kızı geldi. Bir süredir hep bu konuyu düşünüyordu. Onu, içinde bulunduğu durumdan nasıl kurtarabilirdi? Küçüklüğünden beri üzerine titriyor, onu iyi yetiştirmeye gayret ediyordu. Hastalandığında sabaha kadar başında beklerdi kızının. Onu hangi okula yazdırsam diye uzun uzun araştırmalar yapmıştı. Onun dersleri ile de sürekli ilgilenmeye çalışan bir babaydı. Elinden gelen her türlü çabayı göstermeye gayret ediyordu. Zaman zaman işlerinin yoğunluğundan kızıyla ilgilenemediği oluyordu. Bugün ise işten erken çıkabildiği için kızıyla vakit geçirebilecekti.
Zili çaldığında eşi kapıyı açtı. İçeri doğru girdiğinde kızının tableti ile oynadığını gördü. Kızına bakarak “iyi akşamlar küçük prenses” diye seslendi. Kızı “hoş geldin babacığım” dedi. Bunu söylerken oynadığı tabletten kafasını bile kaldırmamıştı. Bu tableti hediye olarak aldığı zaman aklına gelmişti. Onu aldıklarında böyle olacağını hiç düşünmemişti.
Elini yüzünü yıkamak üzere banyoya gitti. Sonrasında eşofmanlarını giyerek tekrar kızının yanına geldi. Tableti bırakmasını söyleyerek bu konuda konuşmak istediğini belirtti. 10 yaşını geçmişti kızı. Artık kızının bazı şeylerin farkına varabilecek yaşa geldiğini düşünüyordu. Tableti hâlâ bırakmadığını görünce ses tonu biraz daha sertleşmişti. Kızının tedirginlikle tableti elinden bıraktığını gördü. Ona oynadığı oyunlara çok kapıldığını belirtti. Bu durumun ona zarar vereceğini anlatsa da kızı oralı değildi. Bir an önce babasının söylediklerinin bitmesini bekliyordu. Kafasında sadece tekrar oyuna dönmek vardı. Babası artık tablet oynamasına izin vermeyeceğini söyledi. Yüzünden düşen bin parça olmuştu kızının. Gözünden yaşlar dökülmeye başladı. Babasına şirinlik yaparcasına sarıldı. Babasının kalbini bu şekilde yumuşatabileceğini biliyordu. Çoğu zaman bu taktik işe yaramış, ona istediğini kazandırmıştı. Babası yine kıyamadığı için oynamasına izin verdi. Bu haberi aldığı gibi küçük kızın yüzünde güller açtı. Babasına sımsıkı sarılarak yanağına bir öpücük kondurdu. Hemen tablete doğru yöneldi ve oyununu oynamaya devam etti. Babası bu işin içinden nasıl çıkacağını kara kara düşünüyordu. Babasının küçük prensesi her zaman olduğu gibi babasını kandırmayı başarmıştı. Kızının yüzünün gülmesi, eğlenmesi onu çok mutlu ediyordu. Ancak bununla beraber ilişkilerinin git gide zayıfladığını hissediyordu. İşin içinden nasıl çıkacağını eşiyle konuştuğunda da bulamıyordu. Yakın arkadaşı ile bu konuyu konuşmaya karar verdi.
Yakın arkadaşı yaşadığı bir deneyimi kendisiyle paylaşmıştı. O da evladıyla benzer bir sorunu yaşadığından bahsetmişti. Ve bu durumu nasıl çözdüğünü anlatmıştı. Yapması gereken kızının tablet oynamasına izin vermemekti. Ve bu konuda net olmalıydı. Tablet yerine kızı odasında yapabileceği etkinliklere yönlendirmek gerekiyordu. Kızının spora yatkınlığını geçen sene yazdırdıkları yaz okulunda öğrenmişti. Tekrar benzer bir kurs bulmalıydı. Bu şekilde kızını daha sosyal, daha verimli bir sürece sokabilirdi. Hafta sonu olmuş ve kızıyla bu konuyu konuşmasının vakti gelmişti. Kızını yanına çağırarak net bir şekilde konuştu. Artık tablet oynayamayacağını söyledi. Kızının gözleri her zamanki gibi dolmuştu. Bu sefer bu oyuna gelmemek için konuşmayı kısa kesmeliydi. Küçük kız durumun netliğini babasının sözlerinden anlamıştı. Bu sefer daha önceki taktiği işe yaramayacak gibiydi. Hemen babasına söylenmeye başladı.
Babasına “Sen beni sevmiyor musun?” dedi. “Ben senin küçük prensesin değil miyim?” diye sorular sordu. Babası durumu açıklamaya çalıştıkça dinlemiyor, tabletini nasıl geri alabileceğini düşünüyordu.
Babasına düşman gibi bakmaya ve davranmaya başladı.
Ne olmuştu da kızı babasına düşman kesilmişti?
Tableti kızının mutluluğu için almıştı baba. Çünkü tabletle zaman geçirdikçe gözünün önünde kızının olumsuz etkilendiğini görmüştü. Tableti elinden aldığında ise kızı kendisine düşman kesilmişti.
Peki insan, gerçekte onu çok seven birini nasıl düşman olarak görmeye başlar?
İnsan bir şeyleri düzeltmek istediğinde nereden başlar?
Sevdiğinin gerçekten iyi olması için onun gözünde kötü olabilme cesaretini nasıl gösterir?
2 Yorumlar
Cesaret, korkuya rağmen hamle yapabilmektir. İnsan korkularına rağmen ilişkilerinde hamleler yaptığında dününden daha iyiye gidebilir. Evet Mutlu ilişkilerin sırrı en baştaki kaygıyı yönetebilmekten geçer... Kaleminize sağlık
YanıtlaSilGünümüzde ekran bağımlılığı hem anne babaların hem çocukların bir problemi. Ve sağlığı da olumsuz etkiliyor, hem ruhsal hem fiziksel olarak. Hem de ekranla erken yaşta özellikle 2-3 yaş altı meşgul olmasına izin verilen çocuklarda otizm, içe kapanıklık, konuşma geriliği gibi bozukluklar görülüyor. Ergenlikte ayrı sıkıntılar gelişebiliyor. En iyisi en baştan hiç vermemek. Ama artık doğar doğmaz çocuğuyla selfi çekip kameradan arkadaşıyla konuşan anneler var. Ya da torununun başında tekli koltuğa yan yatmış telefonda gezinen nineler. Facebook'ta dolaşan dedeler. Obezitenin de destekleyicilerinden cep telefonları, tabletler vs. Yazıda buna değinmeniz gerçekten çok isabetli olmuş bence.
YanıtlaSil