Anda Neler Değişir

Akşam yemeğine ailecek kayınvalidesine gideceklerdi. Çocukları  ve eşini evden aldıktan sonra yola koyuldular. Kayınpederinin sevdiği şekerpareden almak için tatlıcının önünde durdu. Büyük kızı ile birlikte giderek, bir paket yaptırdı. Dönüş yolculuğu zor olacağı için, bu gece orada kalacaklardı. Yaklaşık bir saat kadar yol gittikten sonra nihayet vardılar. Arabayı her zaman olduğu gibi apartmanın otoparkına çekmek istedi. Geçen sene otoparkı genişletmek için bazı çalışmalar yapıldığını biliyordu. Bazı kolonları keserek on altı araba girebilecek şekle getirmişlerdi. Otopark genişletilmiş olmasına rağmen hiç yer olmadığını gördü. Söylene söylene dışarı çıkmak zorunda kaldı. Çıktıktan sonra apartmana biraz uzak bir mesafede yer buldu. Oraya park ederek yürümeye başladı. Kış ayı olmasından dolayı hava hayli soğuktu. Üşümesin diye çocukları apartmanın otoparkında indirmişti. Nihayet kendisi de apartmanın önüne geldi.

Kayınvalidesi güzel yemekler yapan bir kadındı. Kalabalık sofraya oturmak, lezzetli yemekleri yemek keyif vericiydi. Arkasına koyu sohbetle tatlı ve çay keyfi onu dinlendiriyordu. Ailecek bir arada oldukları keyifli bir kış akşamıydı. Akşam yemeği, koyu sohbet, şakalaşmalar derken gece yarısı oldu. Yataklar açılmış, yavaş yavaş herkes yataklarına çekilmeye başlamıştı. Yarınki programı şöyle bir düşündü. Geç kahvaltı ile güne başlamayı düşünüyordu. Sonrasında çocuklarla dağ yürüyüşüne gitmeyi aklından geçirirken uykuya daldı.

Gece dört on yedide büyük bir gürültüyle uyandı. Elektrikler kesildiği için her yer zifiri karanlığa bürünmüştü. Çığlıklar yükseliyor, sanki dışarda patlamalar oluyordu. Yatağından ayağa kalkmaya çalışsa da başaramamıştı. Çocuklara seslendi fakat sesini duyuramadı. Bir de binanın çökmeye başladığını fark etti. Üzerine düşen parçalardan kendini korumak için yüzünü kapatıyordu. Bir dakika bile olmadan bina çökmüştü.

Her taraf derin bir sessizliğe gömüldü…

Bayıldığı yerde gözlerini yavaşça açtı. Her şey bir kâbusun içinde yaşanmış hissiyle etrafa baktı. Yaşadıkları aslında kâbus değil, gerçekti. Deprem olmuş ve bina çökmüştü. Sesini duyurabilmek için birkaç defa bağırdı. Sanki sadece o vardı enkazın altında. Dün akşam yaşadıkları keyifli anlar gözünün önünden geçmişti. Halbuki o mutlu anlar altı saat önce yaşanmıştı. Buna rağmen çok uzun süre önceymiş gibi hissetti. Gözlerinden birkaç damla yaş dökülerek ALLAH’tan yardım istedi. Acaba çocukları, eşi, ailesi ne olmuştu? Dışarıdaki diğer insanların durumu neydi? Peki, etraftaki binalara ne olmuştu? Aklının ucundan bile geçmeyen bir şeyi şu anda yaşıyordu. Hayatın neler getirebileceğini, anda nelerin değişebileceğini şimdi idrak edebilmişti. 

İlk iş olarak buradan kurtulmalıydı, bağırmaya başladı. Üzerine düşen parçalar olmasına rağmen, ona bir şey olmamıştı. Devrilen dolaplar sanki bariyer olmuştu. Bağırmaya, mümkün olduğunca ses çıkarmaya çalışıyordu. Mutlaka birileri kurtarmaya gelecekti, umudunu yitirmedi. Beklemeye ve dua etmeye devam ediyordu. En sonunda birilerinin sesini duymuştu. 

- “Sesimi duyan var mı?” diye bağırıyordu dışarıdakiler.

Cevap vermeye çalışıyordu, fakat ne kadar duyulduğunu bilmiyordu. Sabırla beklemeye ve dua etmeye devam etti. Sonunda kurtarma ekiplerinin onu fark ettiğini anladı. Sonunda kurtarma operasyonunu yapan ekip ona ulaşmıştı. Bir anda bunun rüya olup olmadığı aklına geldi. Neyse ki bir rüya değil, gerçekti. Gerçekten kurtulmuş, ekipler onu enkazın altından çıkartmıştı. Sağlık çalışanları tarafından müdahale ediliyordu. Aklından çocukları ve ailesinin durumunun ne olduğu geçti. Bir umutla sağlık memuruna sordu.

- “Bu apartmandan sağ kurtarılanlar var. Fakat şu an kim olduklarını bilemiyoruz.” diye bir yanıt aldı.

Ayakta tedavisi yapıldıktan sonra, etrafta yıkılan binaları fark etti. O enkazlarda hala hayatta olan birileri olabilirdi. Önce kendisinin de çıkarıldığı binaya yöneldi. Çocukları ve ailesinden henüz haberi yoktu. Bunun için onları aramaya devam ediyordu. Aklına arabayı dün gece park ettiği yer geldi. Arabasının içinde acil durumlarda kullanabileceği malzemeler vardı. Arabasını park ettiği yere doğru yürüdü. Arabayı bulmakta bir hayli zorlandı. Sokaklar, apartmanlar her şey değişmişti. Nihayet tozlar içinde ki arabasını gördü. Arabası sağlamdı ve yıkıntı altında kalmamıştı. Dün gece otoparkta yer olmadığı için söylenmeleri aklına geldi. Kendi kendine bu şekilde söylenmesine üzüldü. Arabası  sapasağlamdı, bir şey olmamıştı. Eğer arabayı açabilirse, içindeki malzemelerin belki faydası olacaktı. Arabayı nasıl açabileceğini sormak için kurtarma ekiplerinin yanına geldi. O anda ailesinin de kurtulduğunu öğrendi. “Şükürler olsun.” dedi ve ailesine sarıldı. Yeni evleri belli bir süre arabası olacaktı.

Hepimiz zaman zaman istediğimiz olmadığı için söylenmiyor muyuz? 

Belki de hakkımızda en güzeli bizim söylendiğimiz durumumuzdur...

İnsan keşke bunu zamanında anlayabilse…




Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. Gün içindeki her anda, kim bilir bir sonraki yaşayacağımız hangi anlara yöneliyoruz... Anı yaşarken ve anda seçim yaparken bunun bilincinde olmak gerekir...
    Elinize sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Duygular aktifleştiğinde insanın stresi artıyor. İnsan stresi arttıkça kendisi için iyi olanı göremeyecek hale gelebiliyor. Bu da tam öyle birşey. 11 ilde vefat eden vatandaşlarımıza ALLAH rahmet etsin. Geride kalanlarına sabırlar versin. AMİN

    YanıtlaSil