İnsanın çocukluğundan başlayıp yetişkinliğe kadar devam eden hayalleri vardır. Bu hayaller bizi nereye doğru sürükler, bilemeyiz... Yoksa yaşam enerjimizi bu hayallerimizi gerçekleştirmek için mi harcıyoruz?
Zahid, Anadolu’nun kırsal kesiminde bir köyde çiftçilik yaparak yaşamını sürdüren bir gençtir. Çeşitli meyveler eker onları satmaya çalışırdı. Geçimini bu yetiştirdiği meyveleri satarak sağlamaya çalışırdı. Ama aklında hep büyük şehir merakı vardı. Yazları köye gelen şehirli hemşerilerine imrenir, onların anlattıklarını can kulağıyla dinlerdi. Şehir hayatında işlerin nasıl döndüğünü çok merak ediyordu. En çok da ticareti… Kendi köy yerinde istediği gibi büyük bir ticari girişimde bulunamıyordu.
Bir gün köye bir tüccar gelir. Bu tüccarın halde dükkânı vardır. Çiftçilerden meyve toplamak ister. Kahvede Zahit ile tanışır. Tüccar herkese anlattığı ticari projelerini Zahid’e de anlatır. Kamyonlar dolusu meyve alacağını söyler. Zahid bu tüccarın büyük işler yaptığını talep ettiği miktardan anlar. Meyve işi yapan kim varsa tüccarla tanıştırır.
Zahid bu tüccarla iş yaparsa şehre yerleşip orada büyük işler yapabileceğini düşünür. Böylelikle hayalini kurduğu şehirde yaşama hayali gerçek olacaktı. Tüccarın anlatımları Zahid’e güven vermeye başlamıştı. Zahid’in samimi yaklaşımları da tüccarın hoşuna gitmişti. Bu samimiyet daveti peşinden getirmişti. Tüccar Zahit’i Ankara’ya davet etmişti.
Zahid ilk defa büyük şehre gidecekti. Heyecanlıydı ama kararlıydı. Tüccarı buldu. Hal hatır sorduktan sonra iş konuşmaya başladılar. Tüccar Zahit’in meyveler hakkındaki deneyimlerinden faydalanmak ister. Dükkânda meyvelerin depolanmasında destek olmasını söyler. Teklifi kabul eden Zahid zaman kaybetmeden işe başlar. Bu iş hayalini kurduğu şeyleri yerine getireceğine inanır.
Zahid bu işyerinde yıllarca çalışır. O kadar hareketli bir iştir ki yılların nasıl geçtiğini anlamaz. Sektörde birçok insan tanır. Her tanıştığı insanın takdirini kazanır. Bu devirde bu kadar çalışkan ve dürüst birini bulmak zordur. Herkes bunun farkındadır. Bundan dolayı Zahid’e birçok iş teklifi gelir. Hem de daha büyük tüccarlardan.
Yıllardır çalıştığı yerde konumu bir türlü değişmeyen Zahid diğer tüccarların iş teklifini kabul eder.
Yıllarca aynı işi “gık” demeden yapmış, tek bir gün şikâyet etmemişti. Kıt kanaat geçinmesine rağmen zam istememişti.
Her dezavantaj avantajı getirir.
Bir süre yeni işinde çalışır fakat bu çalıştığı yerde de çok fazla ilerleme sağlayamaz. Şehir hayatından beklentileri vardı. Çalışıyor, çabalıyordu ama bir türlü istediği sonucu alamıyordu. Şehre gelmekle hata mı yapmıştı acaba?
Zahid sahip olmak istediği hayatın büyük şehirlerde mümkün olamayacağını anlar ve köyüne geri dönmeye karar verir. Birkaç parça eşyasını topladıktan sonra köyün yolunu tutar. Gözünde iki damla yaş, hayalini kurduğu şehre uzaktan son bir kez bakar.
Köyde sahip olduklarıyla beraber yaşamaya devam eder.
Sahip olduklarının kıymetini bilmeyenin elinden sahip oldukları alınır.
Hayalini kurduğu şeylerin onu mutlu etmediğini yaşayarak anlamış olur. Şehirde geçirdiği zaman içinde köydeki düzeni de kalmamıştır. Bağ, bahçe haraptır. Ağaçların budanması, altlarının temizlenmesi gerekmektedir. Bu da nereden bakılsa aylarca sürecek bir iş demektir. Meyve bahçelerini eski haline getirmek hem zor hem de masraflı olacaktır.
Yüksek beklenti mutsuzluğa götürür.
Artık kolları sıvamanın vakti gelmiştir. Şehir hayatından beklediğini bulamayınca mutsuz bir şekilde köyüne dönen Zahid elindekilerle yetinmesini bilmek zorunda kaldı. Şehirdeki yaşamı ona istediklerini kazandırmamış olabilir. Ama edindiği deneyim onun bakış açısını oldukça değiştirmişti.
Deneyim transferi zaman kazandırır.
Şehirde alıştığı iş disiplini, her işi zamanında yapma alışkanlığı ve sabırlı olmayı burada da uygulayacaktı. Köyde erkenden kalkıp bahçelerini kontrol eder. Önce ağaçların verimini arttırmak için temizliğe başlar. Haftalar süren çabası sonucu bahçeler tertemizdir. Ağaçlar sevinçten çiçek açmaya başlar.
Güne erken başlamak kazandırır.
İşin yoğunluğunu güne er başlayarak aşmaya çalışır. Her gün düzenli bir şekilde bahçenin yolunu tutunca en zor işler bile bir süre sonra bitebiliyor.
Budama işleri biraz daha uzun sürer. Her bir ağacın dallarını gözden geçirerek kurumuş ve sıklaşmış dallarını keser. Ağaçların üzerinden yük kalkmış gibidir. Artık bütün güçlerini meyve vermeye harcayabilirmiş gibidirler.
Ve nihayetinde ağaçlar meyve vermeye başlar. Dallar salkım saçak meyvelerle doludur. Ağaçlar meyvelerin ağırlığını zor taşıyormuş gibi dalları aşağıya doğru sarkmıştır. Meyveleri topladıkça kasalar dolup taşar. Görenleri imrendirir. Dilden dile Zahid’in meyveleri konuşulur.
Kısa sürede üretilen kaliteli ürünler tüccarlar tarafından duyulur. Zahid de meyvelerini pazarlamaya başlar. Ne de olsa şehirde ticaretin inceliklerini öğrenmiştir. Zahid’in elde ettiği kârı gören köylüler kendi ürünlerini de pazarlamasını ister.
Zahid bahçelerinin düzenini kurduğu için bu teklifi değerlendirecek vakti vardır. Kabul eder. Artık köylüyle tüccarlar arasında bağlantıyı kuran kişidir. Ne köylünün hakkını yedirir ne de tüccarlara zarar ettirir. Alan memnun satan memnun!
Köylünün ürünlerini daha verimli üretebilmesinin yöntemlerini de öğretmeye başlar. Köylülerin akıl babası gibidir.
Açlık harekete sebep olur, hareket ise berekete…
Zahid istekleri için kurtulmaya çalıştığı köyüne şehirde edindiği deneyimlerle döner. Bu deneyimler onu yaptığı işin sebeplerine odaklanmasını sağlamış, böylece istediği sonuçlar kendiliğinden gelmiştir.
Bu hayatta insanı harekete geçiren açlığıdır. Onun için açlığını doğru yere koymak gerekir. Ve bedel ödemek…
Çünkü hiçbir bedel zayi olmaz. İnsan ödediği bedelin karşılığını mutlaka alır.
0 Yorumlar