İnsan, un, su, tuz ve bir parça da maya katılıp yoğrulmuş dünya kasesinde…
Hayatın içine mayalanmaya bırakılmış. Bazıları dakikalar içinde mayalanırken bazılarının mayalanması saatleri bulmuş.
Hangi un ile nasıl yoğruldu?
Ne kadar tuzlu oldu?
Ne için yoğruldu?
“Anne!!! Malzemeleri hazırlar mısın? Yumuşacık, mis kokulu bir poğaça yapayım.” diye annesine seslendi genç kız. Tarif ettiği poğaça iştah açıyordu. Doğru malzemelerle doğru kıvamı tutturmak istiyordu. Bunun için de deneyimli olan annesinden yardım istedi. Annesi “Sağdaki undan al, soldakinden güzel olmaz. Mayayı önce az un ve suyla karıştır ve beklet…” uzun uzun detaylıca tarif etti. Deneyimlerini adeta altın bir tepside kızına sunuyordu. Kızı da annesinin ustalığına güveniyor dikkatlice dinleyerek malzemeleri hazırlıyordu.
Güzel bir hamur için malzemeleri tanımak çok önemliydi. Hamur hazırdı, mayalanmak için bekliyordu. Tıpkı yoğrulup dünya kasesine bırakılan insanlar gibi…
Kim olduğunu, hangi malzemelerle yoğrulduğunu bulmak kendisine bırakılmıştı.
Hangi fırında kimlerle pişecekti?
Kimlerle pişerse tadı nasıl olacaktı?
Üstü nasıl kızaracak, içi nasıl yumuşayacaktı?
“Anne hamur taşıyor. Ne yapayım?” dedi genç kız. Annesi “Önce tepsileri hazırla, ardından fırını aç bir yandan ısınsın. Sonrasında poğaçalarını canın nasıl isterse şekillendir. Sonra yumurta sarısını hazırla…” diyerek yine uzun bir tarif verdi. Genç kız özenle işe koyuldu. Farklı şekillerde, büyüklükte poğaçalar yaptı. Çeşit olması poğaçaların albenisini arttırır diye düşündü. Zaten annesi de canın nasıl isterse demişti.
“Canın nasıl isterse!” yani seçme hakkı insana bırakılmıştı.
Kim olduğunu doğru bir şekilde bulduktan sonra “canı nasıl isterse” dünya tepsisinde konum aldı. İlişkilerini nasıl kuracağı, nasıl uyum sağlayacağı ise kendisine bırakıldı. Aynı tepside de olsa kimi daha pişkin kimi daha yumuşak oldu. Zaman zaman farklı tepsilere de gözü kaydı. Böreğin çıtırlığı poğaçanın hoşuna giderken, poğaçanın yumuşaklığı da kurabiyenin dikkatini çekti.
Aynı fırında farklı tepsilerde pişecekti. Amaç ise dünya tezgâhında mutlu bir şekilde yer almaktı.
“Bitirdim anne! Şimdi ne yapayım?” dedi genç kız. Annesi” Tepsilerini özenle fırına yerleştir. Ara ara yerlerini değiştir ki hepsi aynı ısıyı görmüş olsun. Üstü kızaranı alta, altı kızaranı üste al hepsi dengeli bir şekilde pişsin. Gözün üstünde olsun.” dedi. Genç kız talimatları uygulayarak fırının başında beklemeye başladı. Bir süre sonra pişmişler mi diye kontrol etti. Sonra da tepsileri dikkatlice çıkardı. Annesi yanına geldi, poğaçaları kontrol etti. Uzun süre bayatlamaması ve taze kalması için birkaç öneride bulundu.
Peki insan tadını bozmadan dünya tezgâhında kalmada başarılı olabilecek mi?
Uzun süre tezgâhta taze kalabilecek mi?
Doğru kişi doğru tadı yakalayabilecek mi?
Yanındaki hamuru farklı olan biriyle uyum içinde kalabilecek mi?
Mesele başarılı olmak için insanlarla uyum içinde tezgâhta kalabilmekti.
İnsan yanındaki çatlak kurabiyenin albenisini kıskanmadan kendi pofidikliğiyle ilgilenen bir poğaça olabilmeli. Süreçte en başarılı olanı örnek alarak hatalarını gidermeli, tekrar tekrar pişmeli.
Ta ki hamuru ağızda dağılan o damla çikolatalı kurabiye olana dek…
Ya da damakta hoş bir aroma bırakan mahlepli tuzlu kurabiye tadını yakalayana kadar…
Peki kıvam nasıl yakalanır?
Kimin böreklik un olduğuna, kimlerle hangi tepside ilişki kuracağına ve tezgâhta sürekli taptaze kalarak başarıyı sürekli hale nasıl getireceğine kim karar verecek?
Genç kızın annesi gibi bir usta bulmak ve deneyimlerinden faydalanmak en doğru olanı…
Öyleyse Deneyimsel Öğreti fırınına hoş geldiniz.
Hamur için malzemeleriniz çoktan karıştı…
Yoğrulup pişmeye hazır mısınız?
Şimdi bakın bakalım damla çikolatalı kurabiye misiniz, pofidik bir poğaça mı, yoksa tadı damakta kalan kıymalı bir börek mi?
Bence, Bafra pidesi, her öğünde giden, soğusa da yenilen, insanı keyiflendiren Bafra pidesi…
4 Yorumlar
Vitrinin güzelliği kadar mutfağı da çok güzelmiş iyi ki deneyimsel öğreti 🎈
YanıtlaSilİnsan nasıl pişeceğini kendisi seçer. Seçimlerin sonuçlarını yaşar.
YanıtlaSilİnsanlar farklı farklıdır ve birbirleriyle iletişimlerinden çok şey öğrenirler. İnsanı hayatta pişiren ve olgunluğunu arttıran şey onun hayattan ne kadar ders çıkartmış olduğudur. Her insan kendi ustasını kendi seçer. Neye dönüşeceğini kendisi belirler.
YanıtlaSilMutlu ve başarılı olmanın tarifi deneyimsel öğreti eğitimlerinde
YanıtlaSil