Anlamak Gerçekten Mümkün mü?

Nermin; “Bu insanları anlamak imkansız.” diye düşünmekten kendini alamıyordu. Kaç defa uyardığı halde işe geç gelen Ahmet’i mi düşünse… Yoksa şimdiye kadar bir dakika bile geç kalmayan Salih’i mi? Öğretmenim kızmasın diye çantasını akşamdan hazırlayan kızı Ayşe’yi mi? Yoksa servisi kapıda bekletmeyi adet edinmiş oğlu Ömer’i mi? Yoksa her şeye evet diyen babası Sebahattin amcayı mı? Ve ya her şeye muhalefet olan annesi Sultan teyzeyi mi?

Etrafındakilerin aynı olaya verdikleri tepkilerin farklı olmasını bir türlü anlayamıyordu…

Neden?

Neden!

Neden...

Akşam işten geldiği zamanlarda kahvesini alıp düşünmeye başlıyordu istemsizce… Çalışanlarından iş hayatında verim alabilmesi için onları tanıması gerektiğini kabul etmişti artık. Çalışanı Ahmet Bey de buna dahildi. Ahmet Bey evliydi. Üç çocuğu vardı ve kirada oturuyordu. Onun hakkında bilmesi gereken detayları bildiğini düşünüyordu. İşe bir hafta üst üste düzenli geldiğini görmemişti. Ama diğer çalışanlar mesaiye kalmak istemezken Ahmet hiç ses etmeden kalırdı. Salih ise mutlaka; “İşim var, planlarım var gitmem gerekiyor.” diye söylenirdi. Çalışma arkadaşlarının avantajlarını ve dezavantajlarını düşündü… Bir karara varamadı Nermin Hanım.

Sonra çocukları hatırına geldi. Kızı Ayşe ve oğlu Ömer. Onların her şeylerini bilmesine rağmen, davranışlarındaki farklılıklara anlam veremiyordu. Birisi gülümsemesiyle, sarılmasıyla gönlünü fethediyordu; ama düzensiz, disiplinsiz… Diğeri tam bir küçük hanımefendi; planlı, dakik, kurallı… Bu nasıl olabilir diye düşündü içten içe. İkisine de aynı davranıyorum, aynı şeyleri yapıyorum. Aynı evdeyiz, aynı yemekleri yiyoruz…

Neden?

Neden!

Neden...

Bunu bilmek bu kadar zor olmamalı.” diye düşünmekten kendini alamadı. Zihnine takılmış bir olta ucu gibi durmadan çekiştirip duruyordu.

Neden?

Neden aynı olaylara farklı tepkiler veriyorlar?

İnsan bildiği bir işlemi tık diye çözebilirken… Bilmediği bir işte uğraşır da uğraşır… Bir yol alamaz, patinaj çeker, olduğu yerde sayar. İnsanları tanımak, onların fiziksel özelliklerini veya ismini bilmekle ilgili değildir. Evli mi, bekar mı oluşlarıyla veya meslekleriyle ilgili değildir. İnsanları tanımak onların doğuştan getirdiği özellikleri bilmekten geçer. Bir kanaryaya bakarak onun özelliklerini öğrendiğimiz gibi… Bir kediye bakarak onu tanıdığımız gibi… Bir yengece bakarak doğuştan getirdiği özellikleri gördüğümüz gibi… Aynı onlar gibi insanların da doğuştan getirdiği özellikler vardır. Bu özellikleri bilmeden kişilerin olaylara nasıl bir tepki vereceğini öngörmeye çalışmak zordur. İnsanı yorar, yıpratır, zamanını, enerjisini, motivasyonunu kaybetmesine neden olur. İnsan sınırlı kaynaklarını sınırsız zanneder ve yanılır.

İnsan çoğu zaman bu girdabın içinden çıkamaz!

Çünkü problemin asıl kaynağını bilmez. Yengeçlerin kıskaçları, kedinin patileri ve dişleri, kanaryanın gagası farklıdır. Ve hepsinin kendine verilene göre bir yaşam tarzı vardır. Yengeç kıskaçlarıyla bir şeyi tutar, keser, kendini korur. İnsan; “Yengeçlerin tamamı kıskaçlarını kullanır.” der, bir çıkarım yapar. İnsan döner ve sonra kuşlara bakar. Kartalın gagasıyla, baykuşun gagası farklıdır. Bu gagaların özellikleri de birbirlerinden çok farklıdır. Kuşların farklı farklı nitelikleri olduğunu idrak eder…

Ancak konu insana geldiği zaman kavrayamaz, anlayamaz, çünkü bilmez.

Kişilere doğuştan verilen özellikleri kavrayamaz. İlişki karmaşası içerisinde, doğaçlama ve rastlantısal olduğunu zanneder ve yanılır.

İnsan kendi özelliklerini merak etmez mi?

İnsanın doğuştan getirdikleri nedir peki?

Merak edenler için; Deneyimsel Tasarım Öğretisi seminerleri insanı anlatır. Bilen, bildiği bir soruyu çok rahat cevaplar. Peki bir insan soruyu bilmiyorsa, sorunu nasıl çözebilir?

Sorunu çözebilmek için seminerlerimize davetlisiniz…



Yorum Gönder

0 Yorumlar