Seviyorum Ama Kimi?


Hayatımda küçüklü büyüklü birçok başarım oldu. Evliliğim kadar coşkuyla kutladığım bir başarı hatırlamıyorum. Çevremdeki insanlara hevesle duyurmaya çalıştığım, yemekler ve davetler verdiğim başka bir olay daha yok. Üniversitede istediğim bölümü kazandığımda bu kadar coşkulu değildim. Okulu dereceyle bitirmemi kutlarken ki heyecan o kadar değildi. İstediğim firmada ve pozisyonda işe başlamam, aldığım terfiler evliliğimin verdiği coşku ve heyecana yetişemiyordu. Hatta anne olmamı bile bu denli coşkuyla kutlamamıştık…

İnsanın “aşkım, bir tanem, hayatım, her şeyim” diyebileceği birini bulması, o özel insanla hayatını birleştirmesi tabi ki de çok önemliydi. Kişinin hayatını birleştirebileceği ruh ikizini bulması, iki farklı hayatın bir olması ve artık biz olmak… Düşündüğümde tüm bunlar hayatımdaki önemli olayların başında geliyordu.

İki yıl süren sevgililiğin ardından gerçekten çok severek evlendik. En başlarda her şey çok güzel gidiyordu. Sonra anlam veremediğim şeyler oldu. Kocamda bir değişiklik yoktu hala aynı adamdı. Bende aynıydım ama sanki ilişki rayından çıkmıştı. Bir şeyler değişti ve ben ne olduğunu anlayamıyorum. Yine sevdiğini söylüyor ama ben aynı şekilde hissetmiyorum. Sanki beni geçiştirmek için söylüyor, eskisi gibi içtenlikle söylemiyor veya söyleyemiyor. Bu yüzden her seferinde kendimi daha sinirli halde buluyorum. Evlenmeden önce her fırsatta arayıp sesimi duymaya çalışan adam, gün boyunca aramayıp sadece eve gelirken arıyor. O da “Gelirken eve bir şey lazım mı?” demek için. Ara ara sevdiğim çiçekleri alıyordu, şimdi elindeki maydanozla “Sana çiçek aldım.” şakası yapıyor. Evlenmeden önce sık sık akşam yemeğine çıkardık, şimdi adam evcimen oldu çıktı. “Ben akşamları seni görmeye eve geliyorum, bir de dışarı mı çıkacağız?” diyor. Bu durumda beni daha da üzüyor. Evlenmeden önceki günlerimizi özler haldeyim. O zamanlar bana kendimi daha özel hissettiriyordu. Onun ilgisi sürekli benim üzerimdeydi. Her an her dakika ne yaptığımı merak ederdi. Aynı çatı altına girince merak etmez oldu. Uzun uzun sohbetler sırasında düşüncelerimi ve isteklerimi merak ederdi. Şimdi on dakika sohbetten sonra uyuma derdinde.

Tabi evliliğin güzel yanları da yok değil. Mesela geceleri korkmadan evde oturabiliyorum. İçim rahat bir şekilde uyuyabiliyorum. Bazen sevmediğim işlerde eşimden yardım alabiliyorum. Hastalandığımda bana bakmaları için arkadaşlarımı ikna etmek zorunda kalmıyorum. Evde ki bakım ve tamirat işleriyle uğraşmak zorunda kalmıyorum. Evde sürekli bir arkadaşım var. Keyifli veya sıkıntılı her sürecimizi paylaşabiliyoruz.

Evlendikten sonra ilk tartışmamızı unutamıyorum. Nasıl oldu da bana sinirlenebildi aklım almıyor. Hani kendi canından çok seviyordu? Neymiş efendim, çok şikayet ediyormuşum. İşinden bana zaman ayırmazsa ederim tabi… Önceden toplantısını bölüp telefonda benimle ilgilenirdi. Şimdi meşgule atıp “Hayatım toplantıdayım sonra arayayım mı?” yazıyor. Evlilik aşkı öldürür derlerdi de inanmazdım. Bak eskisi gibi ilgilenmiyor işte benimle. Ben merak ediyorum gün boyu nerede, ne yapıyor, kiminle görüştü, bunu sorup öğrenmek hakkım değil mi? Onun için hala önemli olduğumu ve sevildiğimi hissetmek istiyorum. Ona da fark ettirmek için sık sık mesaj atıyorum. Artık gün içinde de mesajlarıma da cevap vermez oldu. Bazı zamanlar “Evlenince kuş kafeste mi oluyor, acaba?” diye düşünüyorum… Eskisi kadar ilgilenilmemesi beni artık sadece üzmüyor, aynı zamanda ona karşı da sinirlendiriyor! Artık bu ilgisizliğinden dolayı tavırlıyım. Beni anlayıncaya kadar da kolay kolay yelkenleri suya indirmeyeceğim.

Ben mutlu olmak için evlendim. Mutlu olmak herkes kadar benim de hakkım… Derdim bana yetmezmiş gibi birde annem beni kızdırıyor. Evlilik bir düzen ve anlayış istermiş. Önceden sık görüşemediğimiz için arada bir görüşmelerimiz heyecanlı oluyormuş. Evlilikte heyecan yerini güven ve huzura bırakırmış. Adamın bizim için çalışması gerekiyormuş, işiyle mi ilgilenecekmiş benle mi ilgilenecekmiş? Akşamları benimle ilgilenirmiş fakat biraz fırsat vermem gerekiyormuş!

Evlilik ikimizin de mutlu olması gereken bir süreç. Bunu anlıyorum ve kabul edebiliyorum. Önce kendim için istemem bir hata mı? Yoksa herkesin aynı şeyi beklediği bu dünyada, mutlu etmeden mutlu olmayı beklemem bitmeyecek bir bekleyiş mi? Galiba annemin de dediği gibi, eşime biraz zaman tanımam gerekiyor. Acaba ondan beklentilerimi azaltırsam, ona karşı olan sinirim de azalır mı? Sahi evlenince birey olmaktan çıkıp biz olmuştuk. Of, annem haklı ama hiç kabul etmek istemiyorum. Mutlu olmamın yolu “Benden önce sen!” demekten geçiyor sanırım. Denemek istemesem de bu yolun mutluluğuma çıkacağını biliyorum…



Yorum Gönder

10 Yorumlar

  1. Evlilik bir yol arkadaşlığı. Devir düşük ama uzun yol için ideal :)

    YanıtlaSil
  2. “Of, annem haklı ama hiç kabul etmek istemiyorum.” bu kadar güzel bir itiraf… elinize emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  3. İnsanın çözüme inanıp da onu uygulamak istememesi ne kadar garip... Haklısın deyip peşine anlamsız bahaneler sunması... ama çözüm net... benden önce sen :))

    YanıtlaSil
  4. Karşımızdaki insandan bir şeyleri bekliyor olmak hem de biz bir şey yapmadan. Beklentilerimizi yönetmek , ilişkilerimizi yönetmek değildir.

    YanıtlaSil
  5. Mutlu olmamın yolu “Benden önce sen!” demekten geçiyor sanırım, bunu uygulayabilmek insanın tüm yaşantımı değiştirebilir..

    YanıtlaSil
  6. Bekar bir erkek olarak kadınların düğün ve evlilikle, eşleri ile ilgili beklentilerini anlamaya çalışıyorum... Belki de evlenmeden önce beklentileri çok yükseltmemek, biraz da jestleri, sürprizleri zamana yaymak gerek. Tüm mutlu günleri öncesinde yaşayınca evlilik hayatına yaşayacak fazla bir şey kalmıyor, hep daha fazlası olması gerekiyor... Kaynanamız haklı... Aç ayı oynamaz, derler ama doymuş bir ayıyı oynarken hayal edemiyorum :)

    YanıtlaSil
  7. Sanki söylemesi kolay yapması zordan bi tık ileriki aşama :)))

    YanıtlaSil
  8. Ben de bekar bir erkek olarak evlenmemiş olsam da:) dersimden, işimden, ailemden, yaptığım spordan, yediğim yemek ve içecekten fazla beklentiye girdiğimde aynı tepkiyle karşılaşıyorum: "Beni olduğumdan yüksek yere koyma.", olduğundan aşağı bir beklentiye girdiğimde ise: "İşte şimdi kıvamına geldin. Devam etmeye bak. Biraz kendine de merhamet et. Bedelin ölçüsünde beklentini artırabilirsin". O zaman anlıyorum ki asıl mesele bedel ve beklenti dengesi.

    YanıtlaSil
  9. Bir şeyin gerçekliğini anlamak hak ediş ister bu haliyle bedeli olmayana zordur ama onu kabul etmek daha da zordur. Ama insan ne zaman bir konunun gerçekliğini anlar ona uyumlanır işte o zaman toplamda sürecin hazzını almaya başlar…

    YanıtlaSil